Aradığınız kişi şu anda hata yapmaya çalışıyor, lütfen daha sonra tekrar deneyin

Melis Bilgin
4 min readSep 11, 2023
Photo by Rifqi Ali Ridho on Unsplash

Hiç en basit şeyleri dahi denemekten korktuğunuz oldu mu? Senelerce yapmak istediğiniz, belki çocukluğunuzdan beri içinizde ukde kalan ancak başaramamaktan korktuğunuz için bir türlü denemediğiniz şeylerden bahsediyorum.

Benim oldu, hem de sayısız.

Hayatta iddialı olduğum pek bir şey yok, açıkçası en iyi olduğum şey kedi annesi olmak bile diyebilirim. İşimde bir efsane değilimdir. Aksine, kendimi hep eksik görürüm, insanlar bunu alçakgönüllülük gibi değerlendirirken ben aslında düşüncemde ciddiyimdir. Harika bir partner olduğumu da düşünmüyorum. Hadi kabul edelim, ben ortalama bir kadınım ve bazen bundan çok ciddi bir ızdırap duyuyorum. Konu yeni şeyler denemeye gelince de… Işık tutulmuş tavşan benden daha rahattır, emin olun.

Peki neden böyle? Nedir bu, hırs mı? En iyi olma çabası mı? Kaybetmeye tahammül edememek mi?

İnanın o kadar komplike değil, çok daha basit: Ben sadece küçük bir çocuk gibi başaramamaktan ve “düşmekten” korkuyorum. İşte bu basitlik nedeniyle de bir o kadar karışık her şey. Çünkü başarısızlığın getirdiği başarıyı da tam bu sebeple tadamıyorum.

Oldum olası kontrolcü ve başarısızlık korkusu olan biri oldum. Büyürken okuldaki notlarım önemliydi, uslu bir kız çocuğu olmak önemliydi, sınırlar içerisinde sorunsuz biri olmak önemliydi. Kendi kaoslarını barındıran bir ailem ve hayatım vardı ve ben de korktum. Hayatımın en baskın duygusu korku oldu diyebilirim. Disiplin gerektiren çoğu işi yarım bırakıp kaçtım, çünkü iyi olana kadar kötü olmayı kabul etmiyordu yüreğim. Ve ilginçtir ki ben bunu o kadar içselleştirdim ki, senelerce sorgulamak aklıma bile gelmedi. Gelin görün ki, otuz iki yaşına gelmiş olmanın verdiği yetkiye dayanarak buna artık dur demek istiyorum. Çünkü zaman su gibi akıyor ve ben bir hastalık atlattım bile. Daha fazlasını görebileceğime dair garantiyi yüce Yaratıcı’dan alabilmiş değilim, alabilen rica ederim ses etsin.

Kanser tedavisi sebebiyle 2 ay çalışamamanın en güzel tarafı nedir diye sorsanız, kendinizi tanımaya fırsat bulmanız derim. (Tabi önce uyumak, çokça uyumak derim ama bu, yazının konusu değil.) Ben bu tecrübeyi kendimi tanımak ve bu hayatta ne yapmak istediğimi sorgulamak için kullanmak istedim. Zerre hobim yoktur benim; mükemmel olamayacağımı düşündüğüm hiçbir işe elimi bulaştırmam ve ellerim tam da bu nedenle tertemizdir.

Ne kadar pirüpak ve acınası, değil mi?

Ben de fırsat bu fırsat, çok uzun zamandan beri yapmak istediğim bir şey için adım attım, resim yapmak için kolları sıvadım! (Hem gerçek anlamda, hem de mecazi anlamda) Bir süredir aklım akrilik boyamadaydı benim. Videolar izledikçe, Pinterest’te gezindikçe bana bir heves geldi, hadi kızım yaparsın sen dedim ve bugün kalktım gittim başlamak için ihtiyacım olan her şeyi aldım. (Sanırsınız ki yeni bir hobiye başlamıyorum da savaşa gidiyorum, kendine bu kadar gaz vermek nedir!?)

Hikaye burada mutlu sona ulaşıyor sandınız, değil mi? Tabii ki hayır! Senelerce inşa ettiğiniz korku kalesi bir anda yıkılır diye beklemeyin hanımlar beyler, o işler öyle olmuyor.

Boyaları aldım geldim ama ne oldu? Koltukta oturdum, boyaları da dizdim önüme, birkaç saat öylece düşündüm. Neydim ben, Picasso mu? Neden böyle birşey yapmıştım? Ne düşünmüştüm, başarısız olmayı kabul edebileceğimi mi? Bu yaştan sonra hobi edinmek iyiydi güzeldi de nasıl “mükemmelleşecektim”? Tabii içten içe bu işte “başarılı” olabileceğimi de düşünen bir egom vardı; belki de çok yetenekliydim, kim bilir?

Sonra bu soruların ve konuşmanın içerisinde mutluluğumla alakalı tek bir kelime olmadığını fark edince şaaak bir tokat indi suratıma. Hobinin amacı beni mutlu etmek değil miydi? O zaman ben neden kendimi bu denli hırpalıyordum? Amacım resim yapmaktan para kazanmak değilse kötü resim yapmak benden başka kimi neden ilgilendirsindi ki?

Derince bir nefes aldım. Kalktım bir çay koydum. (Birçok şeyin çözümü çaydır evet.) Açtım boyaları ve defteri, başladım boyamaya. Allah affetsin, anaokulundaki çocuklar benden daha güzel boyama yapıyor, yani egom feci derecede haksız çıktı.Ama işte bir an oldu ki durup gülümsedim: Boya yaparken bir yandan şarkı mırıldanıyordum ben. O mırıldamayı bilirsiniz, hani çok keyifli olduğunuzda sizin de farkında olmadığınız bir melodi mırıldanırsınız ya, işte o. Kendimi en son ne zaman bu denli özgür hissettim hatırlamıyorum. Ellerime boya bulaştıkça hayatım daha da renklendi sanki.

Hayat belki de tam olarak buydu. Denemiştim ve denediğim şeyde gerçekten kötüydüm, ama mutluydum.

Bundan birkaç hafta önce, eşimle ara ara gerçekleştirdiğimiz kendimizle yüzleşme konuşmalarından birinde tam da bu korkularımdan bahsetmiştim ona. Benim zıttımdır kocam: Disiplinlidir, sabırlıdır, sevdiği hobilerinde o kadar sabreder ki oturur hayran hayran izlersiniz. Sonra başarılı da olur he, hobilerinden para kazanmışlığı da vardır. Hayattan keyif almayı bilen bir adamdır yani, o nedenle bazen uyuz olurum. Benim bu itirafım karşısında sakin ve emin bir şekilde “ Sen hayatında hiç hata yapmamışsın, senin hata yapman lazım sevgilim.” demişti. Hayır ne demekti hata yapmak? Buna nasıl tamam olabilirdi? Ama işte içimde bir şeyler kıpırdanmıştı, dilim varmıyordu söylemeye ama sanki haklıydı.

Haklıydı; ben denemeyi, ısrarla denemeyi bilmiyordum sahi. Kendi fanusunda oturup dünyayı seyreden ve hayatın öylece geçip gittiğini düşünen bir kız çocuğuydum, büyüdüm üzgün bir kadın oldum. Oysa şimdi, kendimle dalga geçebilecek gücüm ve bunu birlikte yapacağım insanlarım vardı.

Haklıydı; işkolikliğimin en büyük sebebi hayatımda tutkuyla yaptığım başka şeyler olmamasıydı. İş yoğunluğumdan şikayet edip kendimi o yoğunluğa da tam bu sebepten sokuyordum. Bildiğim suda boğulmayı, bilmediğim suda yüzmeye tercih ediyordum.

Haklıydı; zor zamanlarımı geçireceğim güzel şeylere bile sabrım yoktu çünkü hiçbir şartta mükemmel olamıyordum. Benim beceriksizliğimden değil, mükemmel diye bir şey yoktu ve ben bunu biliyordum. Sonsuz bir ızdırabın girdabındaydım ve çıkamıyordum.

Lanet olsun gerçekten haklıydı!

Kendi içimin dolambaçlı yollarında cevaplar ararken hop diye basit ama doğru olan şeyi söylemişti. O an içten içe kızmıştım belki ama haklıydı, daha fazla inkar edemedim.

Su soğuk belki ama girince alışırım, değil mi?

Neyse, gidip biraz yeni başlayanlar için boyama videoları seyredeyim bari.

Sevgiler,

Melis

--

--

Melis Bilgin

Full-time project manager, part-time real-life rookie📝 Also, new in Germany!